Tarih: 17 Ekim 2022
Öğrenme bozukluğu olan çocuk sayısı 41 bini geçti
Bilim insanlarını bir araya getiren 21'inci Ulusal Psikoloji Kongresi, “Antik Psişeden Bilişsel Sinirbilime” temasıyla gerçekleşti. Türk Psikologlar Derneği ve Doğuş Üniversitesi tarafından düzenlenen kongrede, psikoloji ve beyni ilişkilendiren nöropsikoloji ve bilişsel nörobilim alanlarında güncel bilgiler paylaşıldı. 4 gün süren kongrede çocuklarda öğrenme bozukluğuyla ilgili bir sunum gerçekleştiren Kongre Başkanı, Klinik Psikolog Barkan Eskiili, Türkiye'de özgül öğrenme güçlüğü çeken çocuk sayısında artış meydana geldiğini ifade etti. Tanı almış 41 binin üzerinde çocuk olduğunu kaydeden Eskiili, öğrenme bozukluğu olan çocukların okuma-yazma öğrenmede zorluk çekmesinin akademik başarısızlık, kaygı ve özgüven düşüklüğüne neden olduğunu söyleyerek, bu sorunlara karşı her çocuğun özel ihtiyaçlarını karşılayabilecek “Özel Öğrenme Bozukluğuna Yönelik Bilişimsel İyileştirme Programı” hazırladıklarını ifade etti.
“Raporlu çocuk sayısı 41 bini geçti”
Zeka düzeyi normal ya da normalin üzerinde olan bireylerin akademik performansında yersizlik görüldüğü zaman özgül öğrenme bozukluğundan şüphelendiklerini söyleyen Doğuş Üniversitesi Psikoloji Bölüm Başkanı Barkan Eskiili, “Bu kişilerde nörolojik anlamda bir takım farklılıklar görülüyor. Beynin aktif olduğu alanlarda normalin dışında bir takım farklılıklar çıkıyor. Ülkemize baktığımızda 41 binin üzerinde öğrenme bozukluğu tanısı almış raporlu çocukla karşılaşıyoruz. Bir de rapor almayanlar var. Bunları da düşündüğümüz zaman bu rakamın oldukça ciddileştiğini görüyoruz. Dolayısıyla ülkemizde eğitsel alana baktığımızda muhakkak bu alanda desteğe ihtiyacımız var. İlaç desteğinin yanında muhakkak özel eğitim gerekiyor. Bu eğitimin her bireyin ihtiyaçlarına göre geliştirilmesi gerekiyor” diye konuştu.
“Destek programı sunmamızın amacı erişilebilir olmasıdır”
Öğrenme bozukluğunun doğrudan bir tedavisi olmadığını belirten Barkan Eskiili, mevcut sorunları ortadan kaldırmaya yönelik bir takım destek programları geliştirdiklerini söyleyerek, “Deneysel çalışmalarda pek çok nöropsikolojik alt testte olumlu sonuçlar elde ettik. Özgül öğrenme bozukluğuna yönelik bilişsel destek programı sunmamızın amacı erişilebilir olmasıdır. Hocalarımıza baktığımız zaman mevcut sistem içerisindeki imkanlardan dolayı öğrencilerin ihtiyaçlarına yönelik eğitim programını yapamadıklarını görmekteyiz. Hem velilerin hem de öğretmenlerin verdiği eğitimi desteklemek adına böyle bir programa ihtiyaç vardı. Bunu olabildiğince erişilebilir kılmak hedefindeyiz. Bu sayede pek çok çocuğa ulaşabilirsek öğretmenlerimizin üzerindeki yükü hafifletmiş oluruz” dedi.
“Verilerimizden olumlu dönüşler alıyoruz”
Eğitsel destek programını anlatan Eskiili, ilk olarak nöropsikolojik testlerle öğrencinin ön ölçümlerini yaptıklarını belirtti. Bu ölçümleri akademik anlamda daha da detaylandırıp, çocuğa uygun bir eğitim taslağı çıkardıklarını kaydeden Eskiili, “Eğitim taslağı içerisinde öğrencimizin takibini yapıyoruz ve gelişimlerini kaydediyoruz. Ön ölçümleri yaptıktan sonra bir de son ölçüm yapıyoruz. Ön ölçümle son ölçüm arasında da hazırladığımız eğitimi uyguluyoruz. Bu eğitim sonrasında verilerimizdeki olumlu artışla programımızın katkı sağlayabileceğini gördük. Ayrıca çeşitli proje destekleri de elde ettik” şeklinde konuştu.
Yapılan testlerde genelde dikkatle ilgili belirtileri yakaladıklarını ifade eden Eskiili, “Bununla beraber öğrenme bozukluğu bataryasını da kullanıyoruz. Ön ve son ölçümümüzde bu bataryada baktığımızda öğrenme bozukluğunda gözüken okuma -yazma problemleri, harf karşıtıma, satır atlama, yer- yön kavramında problemler gibi bir takım semptomların belirtilerini gözlemliyoruz. Bunları ortadan kaldıracak eğitsel içerikleri uyguluyoruz. Bu kavramları öğretmeye çalışıyoruz. Çocuğun motivasyonunu arttırma ve pekiştirme desteği sağlamak adına ona bir rol model, karakter seçtiriyoruz. Okul dönemi ve okul öncesi dönemdeki eğitimleri de içeriğe dahil ediyoruz. Dikkatle ilgili çeşitli etiklikler yapıyoruz. Yapay zekanın da dahil edilmesiyle ilgili bireyin performansının düştüğü anları analiz ediyoruz. Çocuğun kendi bilişsel performansını yönetebilmesi ve kendi kararlarını alabilmesi adına bir takım sorular soruyoruz. Yönetici işlevlerden üst bilişimi destekleyecek ne kadar etkinlik varsa eğitim programımıza dahil etmeye çalışıyoruz” diye konuştu.
“Özel çocukların arka sıralarda kaybolmaması için çözümü çalışmamızda bulduk”
Kaynaştırma öğrencilerinin arada kaynamamaları için özel sınıflara ihtiyaç olduğunu da sözlerine ekleyen Eskiili, “Çocuklarımıza baktığımız zaman okuma ile ilgili problemleri var. Okuma ile ilgili problem yaşayan çocuk akademik anlamda tamamen kendisini bırakabiliyor. Öğrenemiyor, kaygı düzeyi yükseliyor. Çocuğun özgüveni düştükçe sosyal anlamda da ötekileştirilmiş gibi hissediyor. Öğretmen onu yakalayamazsa arka sıralarda kaybolup gidiyor. Bu sorunlara karşı bir çözüm gerektiğini gördük ve bu çalışmayı gerçekleştirdik” dedi.